Şubat sonunda başlayan tedavim , yaşamımı birbirinin aynı günlere ve aylara mahkum etti . Onca ameliyat geçirmiş , kemoterapi , radyoterapi  seanslarını  fazla fazla yaşamıştım , iniş çıkışlarım çok olmuştu ama hiç  bu dönem ki kadar yerlerde sürünmemiştim . Sürekli kendime terapi uyguluyor moralimi yükseltmenin çarelerini arıyordum  . Elim kaleme kağıda gitmiyordu , bilgisayarla oyalanamıyordum , ne varsa kitaplarda vardı gene .
Aslında bu kadar yıkılmamın  nedenini  biliyordum , beklentileri çok yükseğe çekmiştim ,..
Oysa bu hastalıkta hiç yapılmaması gereken bir şeydi , hata yapmıştım .
Karaciğer metastazı sonrası o kadar emin olmuştum ki  bir kaç sene rahat edeceğime , geçirdiğim o kadar ağır ameliyatlara rağmen yaşamdan günlerim daha fazla çalınmasın diye hızla kendimi yenilemiş , ayağa kalkmıştım … Birde yeni bir teknoloji ,çok daha hassas vb. ifadelerle  ortaya atılan PET CT çekiminden  2 ay sonra nurtopu gibi 7 adet nodül sahibi olmak hepten yıkımıma neden olmuştu . Kanserle birlikte yaşamayı öğrendim derken bu kadar kısa aralıklarla tepelemesini kastetmediğim ortaya çıktı , arada nefes almama imkan tanır biraz mola verir diye düşünmüşüm demekki ,…

Siz siz olun sevgili Kanserdaşlarım benim gibi gereksiz beklentilere girip moralinizin bozulmasına imkan vermeyin ,bu hastalığın her türlü süprize açık olduğunu her hücrenin size özgü olduğunu hiç aklınızdan çıkarmayın .

Bu ruh halim nisan sonlarına kadar devam etti ,her Çarşamba hastanede yatıp tedavimi alıyor sonrada 2 gün portuma takılı  basınçlı pompayla, benim tabirimle  topumla !! yatıp kalkıyor Cumartesileri de hastane yolunu tutup topumu çıkarttıyor portumu yıkatıp eve dönüyordum , 10 gün sonraki Çarşambaya kadar ,...
Her 15 günde birde hastaneme gidip kan testlerimin kontrollerini yaptırıyor tümor marker ımı takip ediyordum .
Ağır dayak yiyordum !! ,yan etkiler fazlaydı , laboratuvara gitmek çalışabilmek artık imkansız olmaya başlayınca mesleğe veda zamanınında geldiği ortaya çıkmaya başladı …

Mayısta güneşinde biraz yüzünü göstermesiyle 2 aylık down durumundan kurtulup yeni durumuma adapte olmaya başladım ,…
Salondaki kanapeye uzun oturur biçimde uzanıp , sürekli etrafa ahkam kesiyordum ! ,  eskilerin tabiriyle “ köşe kadısı ” olmuştum , çok az konuştuğum için yakınlarım tarafından zaman zaman  eleştiri oklarına hedef olan ben , gevezenin teki olmuş ,cır cır konuşuyordum … Bir ders daha almıştım , insan her yaşta 180 derece değişebilir bukelamun gibi dönüşebilirmiş ,…

Kemoterapinin faydaları bana ağrı olarak geri dönüyordu !! . Barsak ve fistül problemlerim nüksetmiş onlar yetmezmiş gibi sol kalça kasımda myozit oluşmuş , siyatik sinirini sıkıştırması da cabası olmuştu ,ne oturabiliyordum ne de dikilebiliyordum , zaten o yüzden nasılsın diye soranlarla ,” Kleopatra pozunda yatay durumdayım “ diye dalga geçiyordum .  Kendi kendime ağrı terapisi uyguluyor , kıçımın ağrısının tavan yapacağını hissettiğim zaman diliminde , ki bu genellikle akşam 19.00-20.00  civarına denk geliyordu , bende , kendimi kaybedercesine kitap okumaya veriyordum ,en sevdiğim keyif alacağım kitapları ısmarlamış kitap stoğu  yapmıştım .
 Bu terapimin çok faydasını gördüm , ağrı her ne kadar fiziksel nedenlere bağlı olsada şiddetini beyin hücrelerimizi başka taraflara kanalize ederek azaltabileceğimi deneyimlemek doğrusu hem hoşuma gidiyordu , hemde moralimin düzelmesine yardımcı oluyordu . Çok şiddetli ağrı seanslarıyla !  ise yatağıma yatıp her tarafı karartıp kendimi uyku moduna sokarak başa çıkmaya çalışıyordum , işe yarıyordu .
Madem birlikte yaşıyorduk bende alternatifler geliştirmeli , benim cüceler dayak yerken !! kendimi sakınmanın yollarını bulmalıydım … Bu ağrı dönemlerine birde isim takmıştım - genellikle küçük çocuklar akşamüstü saatlerinde huzursuzlaşırlar ya , benim ağrılarda  aynı saatlerde hır çıkarıyordu bende  bu duruma HUKS diyordum ,..
Açılımı mı ?!  Huzursuz Kıç Sendromu !!!.

Kitaplar ve Ağrı terapisi gibi etkinliklerimin !! yanısıra Nisan ayında Japoya’da olan deprem ve Tsunamide , haber ve siyaset ikilisini kısa süreliğine olsa da tekrar gündemime soktu dış haberler beni bir süreliğine iç haberlerden !!! uzaklaştırdı .   


Biat etmeyi şiar edinmiş toplumlar radyasyonlu domates yemeye mahkumdur. Japon koyunlarını fırsattan istifade bize örnek diye yutturmaya kalkanları , Karaman koyunlarımızdan ! ve Anadolu harsından habersiz Lavuklar olarak düşünüp, kaderimiz için umuuut etmeye devam ediyorum …

15/nisan/ Cuma  2011  23.45


Topumla yatarken uykum kaçınca saçtığım inciler !!!...



Çok üzülmüş bir o kadarda sinirlenmiştim olanlara , tüm dünya halklarından sınırsız bir teslimiyet bekleniyor ve medya sürekli aptalca öğütlerle , insanca tepkiler yerine  şok geçiren ve zaten çok farklı bir kültüre ait  insanların verdiği tepkileri  , bize örnek diye sunmaya kalkıyordu .
Japon Oligarklar , Nükleer santralleriyle sadece kendilerini değil koca bir okyanusu ve dünyayı mahvetmişlerdi ama heryerde çarşaf çarşaf haberlerle ,  halklara susmaları  , 1 adet domates için efendice sıraya girip beklemeleri öğütleniyordu …

Bir süre sonra , sinirlenmenin ağrı terapisi için sarf ettiğim emekleri boşa çıkardığını farkedip , denizcilik kitaplarıma , yerel yemek kültürü  kitaplarını ekleyerek gündemden uzaklaştım …  
Geniş kitap tanıtımları yapmak istiyorum zamanım olursa ama şimdilik küçük bir kupleyle bu faslı bitireyim ,..
                                             
Yiyecek tarihi konusunda Artun Ünsal hocanın kitapları bir deryaymış , Kanserin bir faydası da bu oldu ! , Yoğurttan , Ekmeğe , Peynirden , İstanbul’un lezzet tarihine uzanan bir yolculuk yaptırttı bana . Susamlı Halkanın Tılsımı kitabından bir küçük anekdot ;


Simidin iyisini su ve un belirlermiş buna yönelik
İnebolu’dan bir özdeyiş  (Hekimlik mesleğinin saygın ve itibarlı olduğu dönemler tabii ki !!,.. )

 Doktorun  Unundan ,
Şadırvanın  Suyundan ,
Şimdi çıktı  Fırından ,
Taze Simit …

26/Mayıs/2011


(*Fotoğraf İlhan Günay  arşivinden)

Tedavim 12 seans  -yaklaşık 6 ay - sürdü , şubat ayından ağustos başına kadar Çarşamba –Cumartesi  peryodunda devam eden sürec , kitaplar , arkadaşlarla yaptığım  gevezelikler ,
 Bilgisayarda yaptığım sanal seyahatler  ağrı terapisi seanslarıyla geçti .
Bana  Biyokimyacı kanseri yaşıyorum dedirten markerım , bu dönemde  50 -60 aralığında gezindi durdu normale dönmedi ama daha yüksek seviyelere de çıkmadı sanki bana  iyice alışmam için ders veriyor gibiydi .
Sonuçta beklenen gün geldi çattı , 6 aylık dayak sonrası bakalım benim cüceler ne haldeydiler . Toraks  ve Abdomen CT leri çektirmek üzere Ağustos başında gene Hastanemin yolunu tuttum . Heyecanlıydım doğal olarak , birde çok yorulmuştum biraz  rahat bıraksınlar istiyordum , aslında markerım bunun uzak bir olasılık olduğunu her ölçümde yansıtıyordu ama genede bir ümit …

Sonuç ; yüz güldürücüydü batındaki bütün metastatic  lenf nodlarım terki mekan etmişlerdi , akciğerlerimdeki cüceler yeni arkadaşlar edinmemiş ve bazıları da epeyce küçülerek kendi hallerine çekilmeye hazırlanıyorlardı . Ekran karşısına kilitlenmiş İclal’in ağzından çıkanları dinlemeye hazırlanırken , ağlama özürlü benim yerime onun gözlerinden akan birkaç damla sevinç gözyaşı herşeyi anlatmıştı aslında ,..

Sevgili Cool !! Onkoloğum,  tüm şakrabanlıklarıma ,yağdanlıklarıma ve sızlanmalarıma her zaman yaptığı gibi dirençle karşı koyarak   sadece  2 haftalık bir mola dedi . Ama müjdeli bir haber verdi ; tedavime oral yolla (Türkçesi ; kemoterapiye serumlarla değil hergün sabah akşam yutacağım 6 -8 tanecik !! hapla ) devam edecektik , Ehhh adam olana çok bile ,.  Hastaneye gideceğim ,aman topum takıldı , çıktı , gibi bağımlılıklar olmadan istediğim gibi hareket edebilmek az şey değildi .
 Kış aylarından bu yana sayıkladığım “ Çiçekli Bahçede “ istediğim kadar kalabilecek bol bol denize girebilecektim . Güneşe asla kendimi göstermemem dışında yasak bir şey yoktu …
Assos Sazlı köy altındaki bu sevimli motel  benim durumuma çok uygundu , denizin hemen dibinde konumlanmış , yumuşak sedirlerle çevrelenmiş kocaman doğal  çardağı  ve harika bir mutfağı vardı . Üstelik televizyon ve  müzik tesisatı  gibi ses çıkartan aygıtlar ! olmadığı için , dalga sesleriyle çevrili asude saatler geçirebilecektim .  Öylede yaptım,  attım kendimi  bakir ve sakin koya , doya doya yüzdüm ,dostlarla lak lak yaptım , haplarım daha mı hafifti ? yoksa tatilin faydaları mı ? yan etkiler asgari düzeydeydi .

İlacımı 14 gün içip  7 gün ara veriyor ,  marker  ve kan sayım testlerimi ölçüp  tekrar ilaca başlıyordum , program böyleydi halen de böyle , (arada marker 80 oldu dozu 2 artırdık) .
Tatil bitti ve İstanbul günleri başladı , mesleğimi noktalamış yerimi genç bir arkadaşa devretmeye hazırlanıyordum , Laboratuvardaki çocuklarım çok sızlanıyorlardı onları bırakmamam için ama gücüm yetmezdi hergün o yoğunluğa .

Attım kendimi sokaklara ,kendimi yormadan kıçımın ! elverdiğince bıdık bıdık gezmeye başladım .



13/eylül/2011


Adaya gidiyorum Çamlıcalı kızlarla buluşacağız , martılar , güneş , kristal gibi deniz ,. ada iskelesinin bilindik ortamı ,. Ne kadar özlemişim !!.. İyiyim hemde bayağı iyiyim kötü günleri düşünmüyorum  gelecek içinde hep iyi şeyler hayal ediyor,  kötülere zihin temizliği yapıyorum

f.k.d./ada vapuru




17/ekim/2011


Bodrum’dan merhaba ,
Gene dayanamadım çıktım bir yolculuğa .
Filiz 7 ay once Mart ayında  - bilet aldım Ekime kadar iyeleşeceksin Bodrum’a gideceğiz – demişti ,.
Iyileşmedim ama gelebildim . Alıştık birbirimize artık seyahatlerde çok maraza çıkarmıyorlar !, ehh bende onlara İstanbul’da iyi bakıyorum !!!.
 Hava güzel Filiz denize gitti ben uslu çocukluk yapıp evde verandada sana yazıyorum , ne olur ne olmaz üşütüp ağlanmanın gereği yok …
Rölantideki hayatım devam ediyor yeni bir şey yok , enikonu yatay çizgide sürdürüyorum günleri , çok bunaldığımda şimdiki gibi gözümü karartıp dökülüyorum yollara . Klasikleşmiş bir söz varya “ Godot’u bekler gibi bekliyorum” diye bende öyle ,..
Neyi beklediğimin önemi yok artık  “ bekliyorum “  bir eylem hali ,..
Bazen sinirlerim alınmış gibi hissediyorum , bazende tam tersi ikisinin arası duygular kayboldu sanki ,.. Neyssee … Filiz geldi giyinip Bodrum’ ineceğiz …
Byyy şeker !!!

f.k.d./Torba –Bodrum



Ekim sonunda 3 aylık peryod bitti ve batın MR la Toraks CT de durumlara baktık (CT den mümkün olduğunca kaçınıyor batın için  6 aydan önce çekim yapmıyoruz ).
Herşey güzel  ilaca yanıt devam ediyor , batında bir şey yok ,akciğerdekilerin 2-3 tanesi iz bırakmış ! gitmişler , diğerleride bayağı küçülmüşler .Markırım zaten bu sinyali vermiş metastazlar başladığından beri ilk kez normal değere inmiş 25 ünite olmuştu .( bugünlerde gene  50 -75 çıkıyor ama alıştım artık bu oynamalara )

Evet  Dostlar ,..  İşte benim 3 senedir kanserle olan  sergüzeştim  böyle ,.. Yılbaşına kadar tedavim devam edecek , yeni yılda CT ler ne diyecek bakacağız ve yeni yol haritalarımızı çizeceğiz ,..
Yeni yol haritalarıma ve yazılarıma artık Benjamin Button !! gibi geri geri giderek değil Bloğun başında yer vermeye başlayacağım ,..
Yapmayı planladığım epey proje var eğer onlara yoğunlaşırsam sizleri ihmal edebilirim hemen aklınıza kötü şeyler getirmeyin ! ,..
İstediğiniz zaman bana yazabilirsiniz , sorularınız olursa elimden geldiğince yanıtlarım , mail adresim blog profilimde .
Kalın Sağlıcakla …

16/aralık /2011
Feyza





*Bloğumdaki fotoğraflar bana ait (biri hariç) Picassa Web Albümlerinde Feyza Dinç olarak ararsanız daha fazla fotoğrafımı bulabilirsiniz .