Yazıyla aramıza mesafe koymuştum ama “gezmek” yukarda da yazdığım gibi başkaldırı , acıları dindirme gibi değişik işlevler üstlenerek hayatımdan çıkmadı .
Eylül ayında hergün devam eden 30 seanslık radyoterapi tedavim bitince , ehh artık bir Bodrum seyahatini hakettin diyerek , 1973 den bu yana , 40 yıla yakın bir zamandır, nefret ve aşkla karışık bir ilişki yaşadığım bu vazgeçilmez beldemize de bir deniz turu düzenledim ,..
Eylül sonu ortalık sakinlemişti fiyatlar düşmüştü gezinin ilk bölümünü denizin dibinde bir otelde  ikinci bölümünü de yaz misafirlerini göndermiş görümcemin evinde tamamlayarak ikinci yüzme seferimden de başarıyla dönmüş !! , kemoterapimin kalan sürecini tamamlamıştım.     

Tedavi süreci zorlu ama bir o kadar da faydalı oldu desem yalan olmaz .
Neresi faydalı  ? ,  derseniz ,..  
O , sürekli vurgu yaptığım “kendini dinleme” ye, hayata farklı bakış açılarıyla bakmaya , acıları dindirmenin değişik yöntemlerini keşfetmeye , “ölüm” kelimesine taşıyabileceğinin çok üstünde misyonlar yüklediğimizin ayırdına varmama  biraz da olsa zaman yarattı. Birazda olsa kelimelerini bilinçli kullandım , zira insan ne kadar  hayatını tümden değiştirecek olaylarla karşılaşsa da inanamıyor , inanmak istemiyor , yavaş  yavaş dönüşüyor !!!…


 Tedavi sürecinde fiziki seyahatlere imkan yaratmam zor oluyordu ama kitapların önünde bir engel yoktu , zaten  hatırı sayılır bir kütüphanesi olan benim gibi bir kitap aşığı için arasa bulunmaz bir zaman dilimiydi bu süreç , böylece o zamana kadar tanışmadığım bir konudaki kitaplarla tanıştım ,.. Güncel gezi kitaplarıyla… Seyahatnameler severek okuduğum kitaplardı ama hiç yelkenliyle yapılan dünya seyahatlerini , ya da trenlerle , şileplerle yapılan , egzotik yerleri anlatan  günümüz seyyahlarının kitaplarını okumamıştım ,..
Sadun Boro ‘dan , Ayça Kirişçioğlu’na , Nadir Paksoy’dan , Özkan Gülkaynak ve Ömer  Bozkurt’ a kadar onlarca yerli ve yabancı yazar ,..  Sağolsunlar varolsunlar  beni yattığım yerde inanılmaz  yolculuklara çıkardılar ,çıkarmaya da devam ediyorlar.
Kanser , ve kanserli hücrelerin bedenimde oluşturduğu “Su ve Deniz tutkusu “ hiç tanışmadığım yazarlarla , konularla ve kitaplarla tanışmama vesile olmuştu , benim gibi bir kitap kurdu için az mutluluk değildi .
O dönemde tuttuğum günlüklere bu mutluluk çok yansımasa da , şimdi o günlere gittiğimde , geride çok büyük bir hasar görmüyorum , zaten fazla bir yazı da yazmamış , kendimi ,.. kendimle yüzleşmeye hazır hissetmemiştim.
İşte o günlerden benim minik deftere ya da telefona kaydedilen ruh halleri !!!...     


Deniz otobüsü (Marmara Denizi)
16/Ağustos /2009 Pazar         15.30

 Deniz otobüsünde Yalova’dan İstanbul’a gelirken yol notlarına birde gemi eklensin dedim .. Hemde kolon Ca olduğumu öğreneli 4 ay olmuş birlikte yaşam nasıl geçti kısaca anlatayım istedim.
Ameliyat /kemoterapi /radyoterapi derken günler ve aylar geçiyor,garip bir dibe vurma haliyle hayat devam ediyor..
 Ne ?..Nasıl ?.. Niçin ?... sorularına yanıt aramazsan, ..
İçtenlikle !! aramazsan …
Yalnızca günü ,. Hatta ,..Anı yaşarsan ,.
Dingin , durgun , slowmotion bir hayat yaşar , çevreyide biraz olsun dizginlersen fenada olmuyor ! ,..
Planları hep kısa vade yapıyorsun , 1-2 gün , en fazla birkaç hafta .. Yeni bir yaşam biçimini becermeye çalışıyorsun , sorgulama yok !! sinirlenme yok !,. Hayal kurmak yok !. (pek beceremiyorum ama .. yavaş , yavaş )
Neyse Lodos havada Deniz otobüsünde bu kadar felsefe yeter..









Trafikte
14/Ekim/2009  Çarşamba        09.30


Trafikte Altunizade yolundayım, yeniden çalışmaya başladım ama çok yoğun değil.
Bir yıl önce bugünlerde çok heyecanla ve keyifle İtalya hazırlığı mı yapıyordum ?,yoksa İtalya’da mıydım ?.. Karıştırdım..
Ahhh .. evet ,evet dönmüştüm ,. İtalya maceralarımı anlatıyor,. Resimleri Bilgisayara geçiriyor ve oynuyordum ..
Şimdi hiç oyuncağım kalmadı !!..
Yazamıyorum ,.. yazmak istemiyorum ,.. yazmak içimden gelmiyor,..
Fotoğraf çekemiyorum , hem fiziken  , hemde ruhen ,.. zorlama fotoğraf oluyor..
Yaptığım en iyi şey Gemicilik , Yelken ve Seyyah kitapları okumak. Kendimle yüzleşmek istemediğim zaman Yazmam ..
Yazmak istemem ,.
Bu dönemde öyle bir dönem ,.
Yüzleşerek gerçekleri ortaya dökmenin , sonrada iki elin böğründe ne yapacağını bilmeden ortada kalmanın manası yok .. Realist davranmak gerekiyor ,.. Zaman Romantizm zamanı değil ..
Yeterince acıyor içimde bir yerler ,. Birde ben acıtmayayım ,.. Varsın Kalem ve Senden uzak kalayım ..
Yol açıldı ,. yakınlarda belki gene görüşürüz..
Haftaya Kemo var ,.. sonrası meçhul ?..
Hoşcakal ..


Ev(şehir)
27/Ekim/2009            

Leoparın kuyruğundan tutma,
Tutarsan da bırakma…






Patalya Otel (Gölbaşı – Ankara)
7/Kasım/2009  Cumartesi       07.30

Patalya’da Laboratuvar uzmanları toplantısındayım .





Kasım 2009 ‘da tüm tedavilerim bitti , her şey yoluna girmiş gibiydi hiç bir yerde yeni bir hücre yoktu , olanlarda bedenimin diğer bölgelerini ziyaret etmekten şimdilik vazgeçmiş görünüyorlardı , tam zamanlı olarak tekrar aktif hayatıma ve işe dönmeme görünürde bir engel kalmamıştı (zaten işimi hiç bırakmamıştım tedavi dışı zamanlarda mümkün olabildiğince laboratuvarıma gidiyordum) 
İşte sıcağı sıcağına yazılmış o günlerdeki duygular ,…


Trafikte
10/Kasım/2009  Salı                08.35


Yol notlarına bir sayfa daha ekleyeyim , gene trafikteyim hastaneye gidiyorum , çalışmaya başladım yeniden ,.. Kemolar bitti .. Belki ömür boyu ,.. Belki birkaç aylığına ,.. bilinmez ki..
O zaman ne yapacağız ?.. Düşünmeyeceğiz .. ânı yaşayacağız.. başarabilirsek !!..
Çalışmak iyi geliyor, iç düşünceleri engellliyor, işlerin yoğunluğundan akşam  yorgun düşüyorum , yemek , biraz internet sonra gemicilik kitaplarım ve uyku, hayatımın bugünlerdeki rutini böyle..
Yersen diyor !!.. öteki Feyza.. bende yiyorum !!..
Kağıt kalem ve yazma açlığımı senle gidermeye çalışıyorum ,. nasıl olsa biliyorum küçücüksün ,. Uzun edemiyeceğim !! yüzleşmelere yer ve zaman kalmayacak tıpkı şimdiki gibi !! ..




Trafikte                     
02/Aralık/2009                       (cep yazısı)


Bir Orkestra şefinin başına gelenler…
Her şey mükemmeldi ,.. konserin üçte ikisini geçmiştim , ne olduysa son çeyrekte oldu ve tüm hayatım hayallerimle beraber yerle yeksan oldu..
Değnek Düştü !!...
O güne kadar mükemmele yakın bir biçimde idare ettiğim orkestra elemanları birer birer kontrolumden çıkmaya başladılar.. Önce sopayı alıp tekrar devam etmeyi düşündüm ,..
Ama,.. Hayır.. Kontrolu kaybetmiştim…



Ev(şehir)
Kasım/2009

6 Aylık hak mahrumiyeti cezamı tamamlayıp sahalara döndüğüm için çok mutluyum !!!!
Sporcuların yazıları sanırım böyle başlar,sanırım diyorum zira sporcu olupda yazı yazana pek rastlamadım!!..
 Neyse konuyu dağıtmayayım,.. benim cüceler  arıza çıkartmazsa!!!!.. 2010 Mayıs ayına kadar onkolog taifesinin semtine uğramama kararı almış bulunuyorum...
Ve deeeeeeeeeeeeeee....  durum eski tas vaziyetine dönmüş bulunuyor.....
Yani ; (iki nokta üst..üste..)
İşten geliniyor,..
Üst baş değiştiriliyor,..
Günün içkisi bir kutu bira yada bir duble viski  servis ediliyor,..
İnternet başında günün haberleri okunup sinirler bozuluyor,...
Alternatif planlar yapılmaya başlanıyor derhal ,..gündemin sinirini atmak için ,..
en yakın  tarih Bayram, yakın bir deniz kıyısı fotoğraf çekimi ,..
(Poyrazköy.. Demirciköy vb...)
Aralık ayında,... özlenen yakın mekanlar (Emirgan,Haliç vb.),
Ocak ve yeni yıl !! ...
Ege otlarının tam zamanı ,.. Ege'ye uzanmak ... Odeyssa yı anımsamak !!,... Otları okşamak ,...
yelkenlileri ,.. kotraları ,... kayıkları ,.. kışın yalnızlığı içinde seyretmek ,...
Hayallere dalmak ,.. Piri Reis'le çıkılan yolculuklara !!!!.........
Mart,..
Karları Abant'ta ,.. Mudurnu'da seyretmek,..
Kara .. Bembeyaz güzelliklere bulanmak ,.. oralarda bir başka güzeldir Kar topları ve Kardan adamlar ...
Nisan ,..
Sevgili Erguvan'ım hatırlatır bana ,...çok sevdiğim ,..ama ,.. bir O kadar da acı veren Bahar aylarını ve günlerini...
Mayıs...
Yaşama devam mı?...
tamam mı??..
Sorusunun SENe-Y-İ devriyesi !!!!!!!........

Gün O'la .. Hayrola Be Şeker........................



Ev (şehir)
21/Aralık/2009            (cep yazısı)

Bu gece Hastane günlerine gittim ,.. Ve farkettim ki hayata asılmışım ,.. hemde fena halde ..
Kopmak ayrılmak istememişim hayattan ve sevdiklerimden . Sonraki günlerde de devam etmiş o bağlılık hissi..
Şimdi !!!.. Eski tas eski hamam.. Bir ukalalık, bir kendini beğenmişlik,.. hayata tepeden bakma alışkanlığı ..
Bii .. Çaktım … kodum muu .. oturturum  Feyza kendine gel dedim..


Çaktım hakikaten ve kendime geldim ,…
Önce ; orkestra şefininin başına gelenlere bak ,.. vah, vah ,. diye dövünmeyi bir kenara bıraktım ,…Sonra,yaşama daha geniş açılı bakmaya başladım,..
Bire bir ilişkide olmadığım beni dolaylı olarak ilgilendiren konulara kafamı takmama , derin ve  içtenlikli üzüntülere garkolmama konusunda kendimi eğitmeye başladım !!
Kendimi siyasetle ilgilenmeyi bırakma konusunda ağır bir terapi sürecine soktum !!..
Sinirlendiğim zamanlarda anında yakası açılmadık küfürlerle deşarj olma alışkanlığı geliştirmeye gayret gösterdim ,..
“Ölüm” kelimesiyle içtenlikle barışmayı ,  hayatın doğum gibi doğal bir süreci olduğunu kabullenmeyi başardım ki sanırım bu hastalık sürecinin en zor etaplarından biri bu , gerek hasta gerekse yakınları için ...
Benim çalışma masamda hep Nazım ustanın çok sevdiğim “yaşamaya dair “şiirinin dizeleri yazılı olurdu.

Yaşamak şakaya gelmez,
Büyük bir ciddiyetle
yaşayacaksın,
Bir sincap gibi mesela,
Yani yaşamın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden.
Yani bütün işin gücün yaşamak olacak,
Yaşamayı ciddiye alacaksın.
Yani o derece,öylesine ki,
Mesela kolların bağlı arkadan,
sırtın duvarda,
Yahut kocaman gözlerin,
Beyaz gömleğinle laboratuvarda,
İnsanlar için öleceksin,
Hemde yüzünü bile görmediğin insanlar için,
Hemde hiç kimse seni buna zorlamamışken,
Hemde en güzel en gerçek şeyin,
Yaşamak olduğunu bildiğin halde,
Yani öylesine ciddiye alacaksınki yaşamayı
Yetmişinde bile, mesela zeytin dikeceksin,
Hemde öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için
Yaşamak yani ağır bastığından.
N.H…………………………………

Hayatı hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamamız ayrı ,
“bir gün ölebiliriz bu hava su kadar doğal demek ve bu kabulü yapalım hayata asılmaya devam edip anı, günü ve önümüzde ne kadar kaldığını bilmediğimiz zamanı hakkıyla yaşamaya devam edelim”, demek , ayrı bir konu.
Kazakistanlı , Sovyet ekolünde eğitim almış bir hekim dostum “kanser hastaları en fazla korkudan ölürler, korkmayı bırak yaşamaya bak” dediğinde ilk başta ne demek istediğini algılayamamıştım, ancak iç yüzleşmeyi başarıyla gerçekleştirdiğim günlerde hissettimki  kabul” insana olağanüstü rahatlık sağlıyor ve “ tamam kardeşim seni kabullendim başa gelen çekilir, birlikte yaşamayı öğreneceğim bana zaman tanı , hadi şimdi hayat akıyor karışalım hayata ve anları yaşamaya başlayalım “ diyebiliyorsunuz gönül rahatlığıyla..