16 Nisan 2009 da tanıştığım ve 4 Mayısta Ameliyat olduğum ikinci kanserimde  ilkinden farklı olarak sadece tümörüm değil barsağımdan da yaklaşık 12-13 cm lik bir bölüm alınmıştı.
Batından da 24 adet lenf nodu çıkarılmış ve patoloji sonucuna gore 14 tanesi metastatic , 7 tanesi reaktif çıkmıştı.
 Türkçesi, ilkinden farklı olarak sırnaşık bir tümördü , etrafa yayılmış bedenimin diğer organlarını ziyaret etmek üzere yollara dökülmüştü !!...
Onkolog arkadaşlar   “Bu yayılma halinin nerelere ulaştığını bilmiyoruz her ne kadar çok başarılı bir ameliyatla her şey çıkarıldıysa da Kemoterapi şart” demişler ,.. Ameliyattan 1 hafta sonra İstanbul’a dönmüş ve 1 ay sonra da Haziran başında , 6 ay sürecek kemoterapi ve 30 günlük radyoterapi tedavisiyle başbaşa kalmıştım ..
Ağır ve ağrılı bir ameliyat geçirmiş hemen arkasından kemoterapiye başlamıştım , lakin inanılmaz bir “Deniz” hasretiyle yanıp tutuşuyordum garip bir tutku ve tutturma haline gelmişti denize girme isteğim ,..
Evet yüzmek,denize girmek, sevdiğim, her yaz aksatmadan yapmaya çalıştığım bir etkinlikti ama böylesi ağır bir hastalık sonrası nekahat dönemini kilometrelerce uzakta bir koyda yüzerek geçirmeyi istemek  “Ölmeyeceğim işte” demenin bir başka versiyonu , aynı zamanda , acıları yolculuklarla dindirme isteğiydi herhalde diye düşünüyorum.


İlk tedavi sürecim ; bir hafta kemoterapi , üç hafta serbest zaman şeklinde Haziran ayından Aralık ayı başına kadar sürmüş arada Eylül ayında 30 seanslık da Radyoterapi tedavisi almıştım. İlk tedaviyi aldıktan sonra, yukarda da yazdığım gibi deniz diye tutturup , 25 Haziranda Selimiye köyüne gitmek üzere Dalaman’a uçtum,oradan da meşakkatli ve uzun bir araba yolculuğu sonrası Marmaris-Selimiye köyüne ulaştım ,.. Başarmış ve kendimi “Denizin” tedavi edici maviliğine bırakmıştım, bu arada kıyın kıyın da felsefede yapıyordum !!.         

Selimiye-Bozburun
28/Haziran/2009
Uçmaktan yorulunca ruhumuz ,.
konup dinlendiği bir yer midir Dünya ?...
sorusuna* ,.
hem ruhumu , hem bedenimi dinlendirmeye çabaladığım bu cennet köşede, Haziran sonlarında türlü zorluklara göğüs gerip , Deniz aşkına geldiğim
Selimiye kıyılarında ,. yanıt bulmaya çalışıyorum ...
Dünyanın bir köşesinde yorulmuştu ruhum,..
yorulmuştu bedenim ,..
Dünyanın bir başka köşesi ,.. dinlendiriyor ruhumu ,.. ve bedenimi,..
yaman çelişki değil ,..
Yorulunca konduğumuz .. konunca Dinlendiğimiz sonra tekrar Yorulduğumuz..uçunca  Dinlendiğimiz ,.. sonra tekrar Yorulduğumuz,...............
bir döngü yalnızca...

(* Hastalığım sürecinde ki " Deniz fenerlerimden "Ebedi dost ,. Prof.Dr.İlhan Günay'ın  "CEVAPSIZ SORULAR" kitabından .)

Yolun uzunluğu nedeniyle yaşadığım tüm sıkıntılara rağmen o bir haftalık tatil olağanüstü iyi gelmişti çok net hatırlıyorum . Her şeyden önce denize girmiş ve yüzmüş , ekstra bir hastalıkla boğuşmamış , üstelik ilk birkaç gün dinlendikten sonra otelden çıkıp çevre gezisi bile yapmış etrafı dolaşmıştım ,. Az buz başarı değildi iyi savaşıyordum !!..
İşin savaş kısmı bir yana ,. beni okuyan kanserli dostlara tavsiyem ,  gönlünüz ne yapmak istiyorsa yapın ,..  Nasıl yaparım?, gücüm yeter mi ?, sorularıyla kendinize haksızlık etmeyin  ,.
İnanın yüreğinizin sesi , dışardaki tüm seslerden daha yol gösterici  yeter ki kulak verin ve bedeninizi dinlemeyi öğrenin.


Gerek Ameliyat gerekse uzun tedavi süreclerinde insan o kadar kendiyle başbaşa kalıyor ki , bedenini dinlemeyi , iç seslerine daha fazla kulak vermeyi ister istemez öğreniyor ve anlıyor ki, aslında bedenimiz bize her zaman birşeyler söylemeye çalışıyor ama biz O sesleri ve sinyalleri kulak arkası edip hep hazır reçetelere yöneliyoruz.
“Kanserden korunmanın 1001 yolu ,kansere iyi gelen 1001 meyva ve sebze , 1001 bitki ve Kansereeee Sonnn ..
Kanserli hastanın yapmaması gereken 1001 yasak gibi “ bir bombardıman altında , çocukluğumuzda 1001 gece masallarını dinlerken uyuşup uykumuz nasıl geldiyse öyle bir uyuşuklukla kendimizi başkalarına teslim ediyoruz ..


Oysa kendimizi dinlemek her dakika hastalığımızı düşüneceğiz demek değil ki ,..
Kendimizi dinleyerek, iç seslerimize , isteklerimize , gönlümüzden geçenlere , beynimizin sinyallerine konsantre olup , bize özel yemeği , bize özel aktiviteyi , bize özel keyifleri yaratmayı becerelim diyorum ..
Siz hiç birbirinin aynı olan bir canlı biliyor musunuz , bu yeryüzünde ,. illaki minicik de olsa bir farklılığı var her canlının bir diğerinden..
Öyleyse Kanser hastaları niye aynı reçetelere, yemeklere, sebzelere, kurallara mecbur olsun ..
Herkesin Kanseri kendine !!!,.. 

Mesane kanserinin üstüne birde Kolon kanseri tanısı alıp hemen akabinde ameliyat ve sonrasında da Kemoterapi tedavisi başlayınca , Sevgili ailem ve Dostlarım tarafından benzer bombardımana bende maruz kaldım,..
Dünyanın dört tarafından kitaplar CD ler getirildi , çeşit çeşit bitki tavsiyeleri , Alternatif başlığıyla yığınlarca öneri sunuldu..
Ne yaptım ?.. Elimden geldiğince yüreğimin sesini dinlemeye çalıştım ,..
İlk başlarda bilmiyordum beceremiyordum ,.. hiç kendimle bu anlamda başbaşa kalmamıştım ki,..
Ama süreç boyunca , kendimi dinlediğim zamanlar çoğaldıkça, sinyalleri ve sesleri ayırt etmeyi öğrendim , bedenim neyi istiyor, neyi istemiyor, nerelerde zorlanıyor, artık büyük ölçüde biliyorum ,..
Yemek içmek konusu çok abartıldığı için bende topa burdan girip, kişisel deneyimlerimi kısaca paylaşayım istiyorum ,.
Reçete vermek gibi bir amacımın olmadığını peşinen yazmıştım , benim dikkatinizi çekmek istediğim konu  duygularınıza  ve isteklerinize odaklanmanız ,.. Kendinize özel reçetelerinizi yaratmanız , yemek içmek konusunda ve her konuda kendinize ortam hazırlamanız.


Kanserle tanışana kadar geçen hayatımın çok önemli bir bölümünde meyvalarla hiç aram yoktu ;
kışın portakal suyu ,ilkbaharda can erik , yazın biraz kiraz , birkaç dilim kavun ,
yeterde artardı …
Oysa kanser sonrası , 6 ay neredeyse günde 1 kg ya yakın meyva yedim .. Önce kendimi bir sorguladım – Feyza eminmisin Elma yemek istediğine ?, -
Belki 20-30 senedir toplasanız 20 tane falan elma yemişimdir , öylesine sevmediğim bir meyvaydı , ama şimdi sanırsınız 55 senedir elmayla besleniyorum…
Benzer bir şey Karpuz isimli meyva için de geçerli , ayda yılda bir yediğim birkaç dilim karpuz  yerini günlük en az 3-4 dilime bırakmış durumda ,  kiraz hergün yarım kg yendi , 2-3 şeftali ,
kayısı , erik de cabası. Meyvalar çok baskın bir biçimde  bana seslerini duyurdular !! ve hayatımdaki yerlerini aldılar .
Peki kanser öncesi hayatımda çok önemli bir yer kapladığı halde , neredeyse 2 yıl kadar bir süre benim menülerimden çıkmış yeşilliklere ne demeli !!..  (şimdilerde tekrar yemeye başladım barsaklarım problemi azalttı zira)
Salata en sevdiğim , çeşit çeşit  malzemelerle yapmaktan ve yemekten keyif  aldığım , gerek kıvırcık gerekse salatalık olarak tadına doyamadığım bir besin gurubuydu ama benim iç sesler onlara uzun bir süre vize vermedi . !! Gözüm yeşilliklerde ama gönlüm hayır diyor sana zarar verecek uzak dur !!..  Her türden çiğ yeşile dur diyor  benim içimdeki ben , ve haklı , barsaklarım anında problem yaratıyor , ..
Ne yapıyorum ?, yemiyorum ,..
1001 gece masallarına inanırsam yeşilsiz bir kanser tedavisi olur mu !! aman aman ne kadar yanlış vs. vs…Pişmiş sebze yiyorum nefsimi öyle tatmin ediyorum.
Çok sevdiğim biranın kutusunu bile görmekten hoşlanmıyor 
“ İçki bütün kötülüklerin Babasıdır ” !!! modunda geziyorum .
Tatlıyla hiç aram yoktu , hemen hemen hiç pasta yemez , çikolatayı da ikramlar nedeniyle ayda yılda bir yerdim , (“çok tatlı yemek kanser nedenidir “diyenlere  kapak olsun!!!!..)    ama şimdilerde tatlı sever oldum , sanırım aşırı kilo kaybım –yaklaşık 10 kg verdim tedavi ve ameliyat süreçlerinde- enerji eksikliğim böyle bir talebi gündeme getirdi ,… Eeeee,..  ne yapacağız ?,. dış sesimi , iç sesimi dinleyeceğiz ?!!!. Abartmadan yemeye başladım , üstelik kendimi iyi hissettiğim bir gün aşure bile pişirdim .
Bu liste böylece uzayıp gidebilir ama dedim ya boşverin listeleri kendinize dönün , nasıl ki güzel kıyafetler alıp, giyinip , alışveriş yaparak , psikolojinizi düzeltiğinize inanıyorsanız , eminim her konuda beden seslerinize vereceğiniz doğru yanıtlarla kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz.
Ben bu konuda en çok hastalanmadan bedenime kulak veremediğim için hayıflanıyorum ama  sonrada bunun imkansızlığının farkına  varıyorum , sağlıklıyken kendi sesimizi duymaya vaktimiz yok ki.
Neyse yemek içmek konusunu tadında bırakalım , etraftan gelen tavsiyeler konusunda  da , çok aykırı  tepemi attıracak önerilerle gelmedikleri sürece herkezi dinliyormuş gibi yapıyorum , he hee demenin hiç zararı yok ,.. 
Üzmemeye çalışıyorum kimseyi, sonuçta tüm dostlar benim iyiliğimi istiyor ... 


Kanserle ilk tanıştığım zamanlarda  önerilerin çokluğundan öylesine bunalmıştım ki Bloğumda işi gırgıra vurup bir yazı dizisine başlayayım psikolojime iyi gelir diye karar almıştım ama devamını getiremedim. Acılar o kadar taze ve sürekliydi ki mizah bir süre daha ertelendi ,..

İşte yazamadığım yazı dizimin anonsu ;
  

YAZIYOOOOOOOOO ,… YAZIYOOOOOO ,…..
YAZIYOOOO ,….

Kıckanserinden korunmanın yolları ,..
korunamazda yakalanırsanız !!,. haleti ruhuyenizi yükseltmenin çareleri ,..
yükseltemezde yere yapışırsanız !! ,.
yerden kazınmanın yöntemleri !!,.
- tedavinize  ”kemo-radyo Kokteyli!!..” ile devam edeceğiz- diyen doktora nasıl kafa yerine Hindistan cevizi  fırlatılır !! vb.vb.vb… 

32 kısım tekmili birden ,. Haftalık ,. iki haftalık ,. aylık (kafamıza göre takılmacasına ) tefrikalar halinde ÇOOKKK Yakında 
BU … SÜTUNLARDA…..

Temmuz/2009