İlk kanserim olan Mesane Ca’yla tanışmam ve o günkü duygularım böyleydi.Gerçekten çok başında yakalanmış, küçük, herhangi bir yere invaze olmamış -Türkçesi dallanıp budaklanıp herhangi bir kasa yada başka bir yere sırnaşmamış - efendi bir tümördü !!..


Güzel bir yeni yıl partisiyle 2009 yılına başladım ve çok kısa sürede olayı toparlayarak günlük rutinime döndüm ,..
Ve ” Ohh.. böylece bu kanser meselesini de hallettik geriye bir kolonoskopi kaldı onuda yaptırayım yaza rahat rahat gireyim” diye karar aldım.
Mesanede tumor çıkınca tomografi taramalarım ve diğer tetkikler yapılmış başka bir yerde birşey var mı diye aramıştık herşey temiz çıkmıştı bir tek kolonoskopi kalmıştı yapılmadık.


Nisan ayında yattığım kolonoskopi masasından, panik ve endişe kaplı yüzlerle bana bakan doktor arkadaşlarımın, kolonda ufak bir tümor var bakalım patoloji ne diyecek sözleriyle uyandım…

Sonuç kolonda (Kalın bağırsak) 5 cm lik kanserli bir tümor , yeri rektumun sigmoidle birleşme noktasıydı,başka yerimde bir şey yoktu ama riskli bir ameliyat beni bekliyordu, tümörümün yeri nedeniyle , geçici yada kalıcı torbayla hayatımı devam ettirmek zorunda kalabilirdim , (Türkçesi kakamı torbaya yapmak durumuyla karşı karşıyaydım).Özetle zorluk derecesi yüksek bir ameliyattı.

2008 Ekiminde kızımla yarı sırt çantalı sayılabilecek bir İtalya tatili yapmış 15 gün boyunca İtalya’yı (Milano-Roma –Toscana vadisi –Sienna- Pizza – Floransa – Portofino - Genova) dolaşmış , o gezi sırasında Sienna’nın büyüleyici sokaklarında gezerken karşıma çıkan kırtasiyeci dükkanından bir kaç keyifli defter satın almış ve birini de çantamda yol notları yazmak üzere ayırmıştım.
Küçük sempatik yer kaplamayan İstanbul trafiğinin sıkıntısını giderecek iyi bir araç diye düşünmüştüm.
Hayat ne tuhaf ki ,.. benim bambaşka hayallerle aldığım o minicik defter bana kanser yolculuğumda ciddi bir arkadaş oldu ve duygularımı yıllar sonraya taşımada aracılık etti.
İşte Kolon Ca tanısı almadan kısa bir süre önceki ve sonraki deftere akmış duygular…


Katerina restoran (Karaköy)
27 Ocak 2009 Pazartesi          17.00

Aslı’nın (kızım) sergisine giderken Mustafa’yı (eşim) bekliyorum.
Nerede ?..Karaköy “Katerina” restoranda .. Biram önümde  Martılar havada ,. Karabataklar denizde ,. güneşli bir gün ,. Motorlar,
Hayriye hanım !!.. (şehir hatları vapurlarını bu isimle anarım yıllardır)
Köprü balıkçılarla dolu .. Koşuşturan insanlar bir tarafta ..
Karşıda Süleymaniye … Gel de yazma .. Gel de biralama ...


Trafikte
25 Şubat 2009             08.10

Ne doğan güne hükmüm geçer
Ne halden anlayan bulunur
Ah aklımdan ölümüm geçer
Sonra bu kuş,bu bahçe,bu nur
Ve gönül tanrısına der ki
Pervam yok verdiğin elemden
Her minnet kabulüm yeter ki
Gün eksilmesin penceremden

Cahit Sıtkı Tarancı

Arabada Milas evleri isimli kitabı okurken  karşıma bu şiir çıktı ,.. seneler öncesinden …



Sokakta
29 Mart 2009  şehir

Seçim sırasında oy kullanmayı bekliyorum !!.. Sıkıntı..



Sokakta
11 Nisan 2009 Cumartesi  Tünel

Öğlen hastaneden çıkıldı Üsküdar’a gidildi,Karaköy’e giden motora binildi .. Motorda bolca fotoğraf çekildi , Şirket-i Hayriye,. Dolmabahçe sarayı ile  Dolmabahçe camisine ve Galata kulesine ağırlık verildi ..
Karaköy’deki balıkçılar çarşısının arkasındaki nalburların sokağında iç geçirildi ,.. rengarenk boyalar , zincirler daracık evler ve sokak ,..  ama fotoğraf makinesı çıkarılıp çekmeye cesaret edilemedi.. Neden ?.. Mahcubiyet..
Neyssee .. Tünel’e binildi Galatasaray’a kadar aval aval bakınarak yüründü ve Garaj İstanbul’daki ”Osmanlı’dan günümüze Bira” sergisine girildi.. Fazla hayal kırıklığına uğranmadı çünki beklenti çok düşük tutulmuştu !..
Tahminler doğru çıktı benim elimdeki fotoğraflardan biraz daha fazla foto., birkaç zarf ve şişe vs. ve Sunay Akın söyleşisi vardı..
Sergiyi gezip, anneannemin ve dedemin fotoğraflarını hediye olarak bırakıp sergiden çıktım. Tünelden Bankalar caddesine inen ara sokakta spagetti molası verdim oturuyorum.
Devamında nereye giderim ?...



Hastane Odası (Başkent)
16 Nisan 2009 Perşembe                    21.30

Dün gece polypektomi olmak üzere yattım bugün öğlen
Kolon Ca olduğumu duyarak ayıldım. Garip bir duygu ,..Hayatta her şeye hemen alışıyorsun ; Sağ elinde intraketle yazı yazmaya !!
Ca olduğunu öğrenip ona göre planlama yapmaya ..(hayatını planlamaya başlıyorsun derhal ,.. ama gene hiç ölmeyecekmişsin !! gibi).
Elim acıyor,  bu yaştan sonra sol elle yazmayı da öğrenemem artık !!..




Hastane Odası (Başkent)
18 Nisan 2009 Cuma              04.30

Hala hastanedeyim ,. hayallerim Buzlu camın kırılışı gibi kırılıyor..
Önce cam   ^^^ ^^^^ zig zaglarla kaplanıyor  sonra parça parça dökülüyor.
4 ayın içinde iki ayrı Ca ya yakalanma başarısını gösteren benden başka birisi daha var mıdır ?..
Bu olay nedir ?.. Niye ?.. Niçin ?..
Sabahın beşinde bu sorulara yanıt aramak çok manalı değil  biliyorum  
ama ,.  kimbilir belki küçücük de olsa zerrecik yakalarım diye zevzeklik ediyorum . En azından , bu yıla çoşkusuz ve nedensiz iç sıkıntısıyla başlama gerekçemin karşılığını gördüm ..Sosyal olaylara bağladığım ama çok da tatmin olmadığım iç durgunluğum , gerçekte içimde gelişen yeni hücre topluluklarına olan can sıkkınlığıymış demekki ..
Çok uzun süreli yazamıyorum elimin üstündeki intraket acımaya başlıyor ,. dura dura yazmak gerekiyor.. Çok gel git duygularla savaşıyorum ,. Savaş istemiyorum dinginlik istiyorum ama iç seslerimi susturmam mümkün değil ki ….

05.00

Bütün hastane uyuyor,yaşam uyuyor..
Ben ,. karşımda rol kesen insanları düşünüyorum şimdi de.. İnsanlar neden açıklıkla davranamıyor bu durumlarda ?.. Bir tutukluk, bir başkalık geliştiriyor herkes ,. Oysa ben gözlerinden anlıyorum tek tek , neler geçiyor kafalarından, bana aslında nasıl bakıyorlar !!.
Elim acıyor,.. Ruhum acıyor,.. henüz kendime acıma noktasına gelmedim ,  İyi bir şey herhalde,.  Ne dersin?..
Bir yandan elim acıyor diğer yanda yazma isteği ,. .Toscana vadisine Siena’ya gittim şimdi de , seni aldığım güne , günlere …
Canım çok yanıyor..



Ev (şehir)
20 Nisan Pazartesi                  22.30

Evdeki yataktayım, Bilgisayara yazmak gelmedi içimden , kağıt kalem tutmak istedim . Sonrada yukardaki satırları okudum ve düşündüm / düşünüyorum (zaten hep düşünüyorum) . Siena’da bu defteri ve diğerlerini alırken ne kadar başka bir yerindeydim hayatın ..
Defter küçüktü , taşıması  kolaydı , canım iki satır yazmak  istediğinde çantamda elimin altında olurdu.Şimdiyse hastane yataklarını paylaşıyor benimle.
Geriye dönüp sayfaları karıştırınca , Tarancı’nın, melodisini sevdiğim ama felsefesine katılmadığım, şiirini okudum yeniden , 2 ay önce farkındaymışım ama fark edememişim !!..



Ev (şehir)
25 Nisan Cumartesi

Geçtiğimiz yaz kendimi çok sorgulamıştım ,. Neden Yamaç Paraşütü yapıyorum ? , yapmak istiyorum diye ,.. (yaz tatilinde Ölüdeniz’de yamaç paraşütü yapanları seyretmek o kadar cezbedici gelmişti ki Babadağ’dan 2000 metreden atlamakta bir beis görmemiştim ) Atladıktan sonra dahi sorumun yanıtını alamamıştım ,.
Şimdi aldım !!.. Boşluk hissini ve şu andaki duygularımı tanımlayabiliyorum ,..
2000 metreden atlamadan Önce ne hissettiysem aynı duyguları şu anda yaşıyor ve hissediyorum .. Muhtemelen inince yaşadıklarımın bir benzerini de Ameliyat sonrası yaşayacağım..
Korku ,.. Bilinmezlik,.. Garip bir Merakın arkasına saklanmış üstünlük duygusu !!,.
Boşlukta ayaklarımın titremesi ,..
İçin boşaldığı hissi,..
600-700 metrede kendimi güvende hissettiğim 10-15’ lık süreçteki yeniden doğuş ve kendine güven duygusu,..
Dibe vurmadan once ,. Zirvedeki Korkunun bir benzeri ve ayaklarımın yere değmesiyle oluşan Yoğun Titreme..
Ve ,..Evveeet başardım,.. Atladım….
Tam bir mastürbasyon !!…
Bilinmezlik ,.. Güven ,.. Merak ,.. BOŞLUK ,..  Bu Dört  kelime bu günlerde beni tarif ediyor …
Korku ,.(garip ama gerçek !!) duyduğum anlar çok nadir..
Başarı hissi ise şu an,.. Uzak..
Korku duygusunun azlığını  ağrı eşiğimin yüksekliğiyle izah ediyorum,..
Bilinmezlik.. Merak ,.. ve Boşluk çok anlaşılır şeyler 
Peki ama Güven duygusu nerden temelleniyor ??...
Biliyorum !!.. aslında.. Amaaaaaaaa … 


Sabiha Gökçen Havaalanı
27 Nisan Pazartesi

Ankara’ya gidiyorum Doktorumla* tanışmaya.. Yeni bir oyuncak aldım sana ihanet edeceğim herhalde .. (hastane odalarında rahat yazabilmek, maillerimi okuyabilmek için yeni nesil cep telefonlarından almıştım!!) Uçak hariç her yerde kullanabiliyorum , . üstelik klavyesi ve kalemi de var .. Ama senin yerini tutmaz ,.. Dayanamam biliyorum , kağıt kokusuna yazmanın keyfine..
İyi şanslar dile bana…

(*Prof.Dr.İskender Sayek )


Esenboğa Havaalanı
27 Nisan Pazartesi      (cep yazısı)

Bu hastalıkların bana düşündürdüğü ilginç noktalardan notlar almaya karar verdim :
İşte ilk ders ; Beyin kontrolunu en fazla sağlamakla övündüğüm iki organım  bana maraza çıkardı , isyan etti , ihanet etti vb. her şeyi söyleyebilirim .. (Sabah tuvalete girer akşam eve dönene kadar bir daha tuvaletle işim olmazdı ,. Olanlarla da “çişliler !!” diye dalga geçerdim ..)
Mesanem ve Barsaklarım kontrol dışına çıkma eylemi başlattılar..
Kalbime ,. Mideme ,. Beynime ,. Ciğerlerime zaman zaman söz geçiremediğim olmuştur,.. ama bu ikisi hep söz dinlemişti , ne oldu da isyan kararı aldılar ? …
Aşırı kontrollu annelerin isyankar çocukları gibiler !!.. Anne ne yapacağını şaşırır,.. Ahh..ahhh bu günleride mi görecektim diye söylenir durur,. Bende o anneler gibiyim bu günlerde. Nasıl oldu da kontrolu kaybettim diye dolanıp yanıt bulmaya çalışıyorum…



Ev (şehir)
2 Mayıs 2009
“Şimdi İstanbul da olmak vardı “ Melike Demirağ’ın çok sevdiğim bir parçasıydı yıllardır dinlememiştim ne olduysa oldu bilinçaltından yüzeye çıktı ve kendime uyarladım, mırıl mırıl mırıldanıyorum günlerdir …






ŞİMDİ İSTANBUL’DA OLMAK VARDI ,..
Şimdi Haliç'te olmak,. Balat'ta olmak,.
Martılarla gevezelik edip birlikte uçarak,..
Tepebaşından Sütlüce'ye uzanmak,..
Galata'da oltalara dolanmak,..
Kuzgun gözlü motorcu'nun acısını yüreğinde hissetmek,..
Aynalıkavak'ta sessizliğin sesini dinlemek,..
Sobacılar'da ki yaşlı Cerrahi dedesiyle üzengilere dair sohbet etmek,..
Karaköy'de nalburlar sokağında renklerin çümbüşünü beynine yazmak,..
"Katerina" restoranda bira molası vermek,..
Adalara doğru el sallamak,..
Boğaz vapuruna yol verip,..
Kuzguncukta Erguvan molası vermek,..
Büyükdere'de Dalyanları hayal edip,.
Fatih ormanlarına dalmak,..
Kağıthane'nin arka sokaklarından,.
Pangaltı'lı ciğercide soluklanıp,..
Şişli'nin müzik kutularıyla dolu evlerinin, pencerelerindeki kadınlarını izleyerek,.
Saray Arkası sokakta Sevim Burak'la zevzeklik edip,..
Tünel'de Evliya Çelebi'yle yol hazırlığına
başlamak ,Vardı,..
ANASINI SATAYIIIMMMM................


Feyza








Hastane odası (Hacettepe)
4 Mayıs 2009   (cep yazısı)


Odadayım .. sabah 8.00 de yola çıktık ,. Mıstık  , Filiz (kardeşim) Ben. Öğlen Canan’lara (çocukluk arkadaşım, 2. kardeşim gibi , Onkoloji profesörü olarak benim tüm sürecimi sırtlanıp yürütüyor,..) uğradık Canan’ı da aldık ve geldik Hacettepeye ,. (ilk Uzmanlık görevim Hacettepe çocuk Hastanesinin laboratuvar şefliğiydi, anılar çoook !!…heyhat ….)
73 no.lu servisin 22 no.lu odası… Klasik hastane odası ,. Ben gene 3. şahıs modumdayım, yukardan bakıyor ve takip ediyorum olayları ; ameliyat , kanser vb. şeyler , Feyza isimli kadına ait !!.. Ama O ben değilim …
Gece saat 12.00 oldu kıçıma giren borunun haddi hesabı yok . İntraketim ve serumum takıldı, elim biraz zorlanıyor ama , klavye kalemden daha rahat ..


Bazen kendimi anlamakta zorluk çekiyorum.. Tıpkı şimdiki gibi.. gece yarısı olmuş,.. sabah ameliyat ,.. Ohhoo ,..  Hanım !! nelerle oyalanıyor.. 3.şahıs modu ..






Hastane odası (Hacettepe)
10 Mayıs 2009              14.00 (cep yazısı)


“Bugün beni ilk kez güneşe çıkardılar” demiş ya Nazım .. Bende şu anda öyle hissediyorum .. Benden de diren çıktı 7.günde , içimi oyan acı azaldı , kanserimi unuttum düşün .. Birde anneler günü hediyesi “bok”!! hediyemi realize edebilirsem deymeyin keyfime ..